5 Haziran 2011 Pazar

Karizmatik olmak

Bugün bir karizmatik olma hikayesine şahit oldum. Bu hikaye ile ilgili ince ayrıntıları ben ve bir kaç kişiden fazlasının dikkat ettiğini sanmıyorum. Karizmatik olma isteği vücuda kasılmış bir duruş vererek başlar. O vücut öyle kaskatı, esnemez bir şekle bürünür ki küçük bir burkulma ile bu insanın kemiklerinin parçalanacağını düşünebilirsin. fark edilmeyen son basamakta yaşanan anlık bir ayak burkulması, masaya konan dirseğin saniyenin binde birinde masadan düşüp tekrar yerine gelmesi, fiziksel bir güce ihtiyaç duyulduğu anda ortalığa atılıp başarısızlık elde edilmesi ve benzeri bir çok olay bu karizmatiklik meraklısı insanları fark etmene sebep olabilir. Bu insanlar normal insanların arasında yaşıyor olmasına rağmen kendilerini diğerlerinden çok daha güzel veya yakışıklı sanan kadın vaya erkeklerdir. Onlara süper marketin idari müdürü, üniversite topluluğunun başkanı, ilköğretim sınıf annesi, apartman yöneticisi, akraba ziyaretlerinde çok bilen abi/abla kılıklarında rastlayabilirsin. Ülke çapında bir önem arz etmeseler de, yönettikleri küçük organizasyonları ana damarlarıdır. Genelde bu ve benzeri kılıklara bürünmelerine rağmen bugün rastladığım olayı diğerleriyle aynı kefeye koymaya vicdanım el vermedi. Bu karizma sahibi kişi omleti havaya atıp çevirmesi yetmiyormuş gibi, tavadan tabağa koyarken bile- karizmadan ödün vermeden- bir fırlatma gerçekleştiriyordu. Bu sırada tabağa yamuk yerleşen omleti kıvrak bir manevrayla düzeltip gösterisine devam ediyordu. "Hocam baharat ister misiniz?" diye sorduktan baharat kutusu düşme tehlikesi geçirmesine rağmen, yerinde bir tepkiyle yakalayıp işine devam etti. Tüm bu küçük, hızlı ama hayati düzeltmelerinden onun da karizmatik olmak isteyen biri olduğunu anlayabilirdin. Tabi gözüme takılan hak verirsin ki bir benzerlik değil bir farktı. O tüm bu tepkileri verirken suratında sürekli hınzır bir gülümseme vardı. Hatalarının ve düzeltmelerinin, birileri tarafından yakalanmasından rahatsız olmanın, sinirlenmenin aksine memnuniyet duyuyordu. Bu gibi ufak marifetler eleştirilmek yerine ancak takdir edilebilirdi. Eleştirilmek de zaten onun korktuğu bir şey gibi durmuyordu. Aradaki can alıcı fark da buydu. Bence etkileyici olmak denen şey tam da bu olmalı!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder