29 Eylül 2011 Perşembe

Uzak yabancı

Uzaktan fark ediyorum. Gözlerim beni yanıltsın istiyorum bu kez, her zamankinden farklı olarak. Ellerimde engelleyemediğim bi gerginlik, çoktan yumruk olmuşlar, kendilerine hakim olmanın derdinde. Dizlerimdeki çözülme, kollarımı da fazladan savurmaya başladım. Vücudumdaki kuş çırpınışı sesime de geldi sonunda; tiz, titrek. Uzağa bakıyorum yaklaşırken, yanılma isteğim ise bir artar, bir azalır. Mesafe azaldıkça bakışlarımı azaltıp, cümlelerimi gereksizce uzatıyorum. Sesim daha gür çıksın, bana ait olduğu anlaşılsın en azından! Hep aynı enseyi gördüğümü sanıp, çok fazlasını görür oluyorum. Sırtı dönük, eğik omzu, önünde başı. hem korkak, güçsüz, hem utanır, kabullenmiş. Geçiyorum yanından eğik omzun. Gözlerimin bazen bakmadığı yeri de gördüğünü bilirim ya.., geniş açı yan yan izliyorum olan biteni. Bana dönük bakıyor, tepkisiz. Aşina olmadığı belli. Zaten önden daha kısa boylu, irice. Utanacak bi kusur yok bu yüzde, şaşkın sadece. Gidiyorum, geçip gidiyorum.. Her gün biraz daha kolay, kârıma dakikalar bile. Kolumdaki katılık eriyor, hızlıca. Rahatlıyorum. Her yanlış karşılaşmada ben daha unutmuşken yakalayamadıklarımı, o daha anlamış oluyor. Ben gençleşiyorum unuttuğum her an ile, onun ayakları yaşlı bir adam gibi; yürümediği yollardan tekrar tekrar geçip, eskiyor..

18 Eylül 2011 Pazar

Hani, var ya..

Hani canın sıkılır da karanlıkta oturmuş gizlice, sessizce ağlarsın ya bi köşede. İçten içe, beni merak eden düşünen biri olsa istersin, hem de istemezsin.. Sonra biri gelir açar ışığı, birden ortalıkta apaydınlık kalakalırsın. Şaşkınsındır, zayıflığın açıkça görünüyordur artık. İşte dünyada yaşadığım süre boyunca da aynı hissiyattayım, sanki biri ışığı açmış, şaşkınca bakıyorum, cevap veremeden, savunma yapamadan..

14 Eylül 2011 Çarşamba

İki' nin yüzlüsü

Sen gözlerinin içine bakarken, o ellerini arkasında sağa sola savurup pisliğinin kokusunu dağıtmaya çalışmışsa senin kabahatin yok. Kimse senden bilmeyecek onun günahını. Yürüdüğü yolda herkes onun o ağır kokusunu bir kez duyacak. İkiyüzlünün kokusu bin kat daha ağır olur diğerlerinden. Bir kez duyduğunda kimse unutmayacak. O kimseye özrü layık görmüyorsa, asla da pişman olmayı öğrenemeyecek. Vicdanı hep kirli olacak. Utanma! İnanmak suç değil ya da güvenmek birine. Seninki bi hata değil bedelini ödeyeceğin, düştüğün bir çukur sadece. Er veya geç kazanın içinde öleceği..

13 Eylül 2011 Salı

Yoğurt niyetine

         Yoğurdu severim. Aynı zamanda her yemeğin üzerine yoğurt döküyorum. "Hepsine de yakışmaz ki canım! "diyorlar. Anlatmaya başlıyorum... Önce rengi çeliyor aklımı, akça pakça saf bi görüntüsü var. Sonra dilimde ekşi ferahlatan bi tat bırakıyor, huzur verir gibi. Ağır yemeği hafif, hafif lezzetli yemeği bir başka güzel lezzetli yapıyor. Eğer sadece görüntüsü ise yemeğin kusuru, üzerini yoğurtla kapladığım anda fark edilmiyor tek kusuru da. Sevdiğim bi kaç çeşit baharatı da ekledim mi, tadına doyum olmaz doğrusu.. Demiyorum bunların hiçbirini. "Ben severim yoğurdu.." demekle yetiniyorum.
        Ama şimdi sana söylüyorum düşündüklerimi. Sen de yoğurt dök olur mu bütün yemeklere.. Varsın gizlesin yemeklerin asıl hallerini, örtsün kusurlarının üzerini. Diline güzel geliyorsa güzeldir artık o yemek. Beyazlıktan kim ölmüş!

3 Eylül 2011 Cumartesi

Miyop' un sokak lambası

Miyoplaştıkça dağılır büyür, renkler ışıklar
gözlüğüm yoksa gözümde ya da dinleniyorlarsa başımın üzerinde
her bir sokak lambası patlayıp sönen bi havai fişektir,
gözlerimi açtıkça büyüyen kıstıkça sönen,
mavi pembe beyaz yeşil en parlağı da sarıdır.
Gözlerimi açıp kapadıkça 
uyumluca dans eden kızlardır onlar, hep ışıltılı, neşeli
müzikleri sessizlik.
Eğer ki gözlerim dolarsa bu süslü kızları izlerken,
sağa sola akan bir sürü parlak böcekten anlarsın ki 
kırılan koca bi cam kavanozdur onlar.

Ne zaman gözlüğüm başıma ağır gelir
o zaman her biri herkesin görebildiği 
sıkıcı parlak bi nokta olur!